Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin yürüttüğü “Gündelik Hayatta Laiklik” projesi çerçevesinde laiklik ve laikliğin gündelik yaşamımız üzerindeki etkileri üzerine toplantıların ilkinde STK temsilcileri bir araya geldi.

Gündelik Hayatta Laiklik: Sivil Toplum Kuruluşları 1. Yuvarlak Masa Toplantısı 4 Nisan 2009 günü İstanbul’da yapıldı.

Helsinki Yurttaşlar Derneği, laiklik ve laikliğin gündelik hayatımızı nasıl etkilediği üzerine düşünmeyi ve toplumun farklı kesimleri arasında diyalog ortamı oluşturmayı amaçlayan “Gündelik Hayatta Laiklik Pratikleri” başlıklı bir proje hayata geçiriyor. Bu kapsamda gündelik hayatta kültürel haklar, kültürel çeşitlilik, inanç, ifade ve ibadet özgürlüğü, azınlık hakları gibi temel demokratik prensipleri koruyan bir laiklik tahayyülünü konuşmak üzere bir dizi yuvarlak masa toplantısı düzenlenecek.

‘Laiklik dini ve milli bir sorun’

Bu çerçevedeki toplantılardan ilki, 4 Nisan 2009 Cumartesi günü, İstanbul’da İsveç Araştırma Enstitüsü’nde gerçekleştirildi. İnsan hakları ihlallerini izleme, kadın hakları, dini özgürlükler, ayrımcılıkla mücadele, tüketici hakları gibi çeşitli alanlarda çalışan sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katıldığı toplantıda, katılımcılar STK’ların laiklikle ilgili karşılaştığı meseleleri dile getirdi ve konuyla ilgili gözlem ve değerlendirmelerini paylaştı.

Tartışmayı kolaylaştırmak ve temel konulara dikkat çekmek üzere toplantı öncesinde katılımcılara sunulan Kılavuz Sorular kapsamında, toplantının ilk oturumunda “Laiklik din karşıtlığı mıdır?” sorusu üzerinde duruldu.

Hâkimlerin başörtüsü takma veya takmama durumunda taraflı olup olmayacakları, okullarda din dersinin zorunlu veya seçmeli verilmesi, dinin dogmatik alanda ya da özgürlükler alanında tanımlanıp tanımlanmayacağı gibi çetrefilli konular üzerinden yürütülen tartışmada katılımcılar, kendi deneyimlerinden hareketle özgür ve eşit olarak bir arada yaşamanın nasıl mümkün olabileceğini tartışarak görüşlerini paylaştılar.

Katılımcıların büyük çoğunluğunun mutabık kaldığı görüş, laik bir ülke olarak tanımlanıyor olsa da Türkiye’nin aslında evrensel manasında laikliği içselleştirememiş, gelenekselciliğin de etkisiyle sosyal ve kurumsal bağlamda laikliği tam anlamıyla yaşamayan bir ülke olduğu şeklinde öne çıktı. Bu bağlamda özellikle Sünni İslam dışındaki mezhep mensuplarının yaşadığı sorunlara, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mevcut statüsü ve misyonuna, dinin anayasa ile düzenlenmiş olmasına, nüfus cüzdanlarında yer alan din hanesi ve zorunlu din dersleri gibi sorunlara dikkat çekildi.

Tartışmanın seyri içerisinde laikliğin sadece “dini” değil aynı zamanda “milli” bir sorun olduğu tespiti öne çıkan vurgu oldu. Bu çerçevede katılımcılar laikliği nasıl anlamak gerektiği ile ilgili görüşlerini deklare ederken, Türkiye’de tüm yurttaşların farklılıklarıyla birlikte barış içerisinde bir arada yaşamasının gerekleri üzerinde duruldu.

Katılımcıların bir kısmı ortak bir laiklik tanımı üzerinde mutabakat sağlanamadan laiklik prtaikleri hakkında konuşmanın bir yararı olmayacağını savunurken, bir grup katılımcı da sorunu “kavram” olarak büyütmemek gerektiğini ve laikliğe ancak bir uygulamalar zinciri olarak bakılırsa sorunun üstesinden gelmenin daha mümkün olacağı görüşünü dile getirdi. Ortak bir tanım yerine, laikliği bir amaç değil araç olarak görerek, pratikler üzerinden konuşmanın toplumsal bir uzlaşmaya ulaşma yolunda daha yararlı olacağı ifade edildi.

Öğleden sonraki oturumda katılımcılar, sivil toplum örgütlerinde ve aktivist yaşamda laiklik konusuyla somut olarak nasıl karşılaştıkları, laiklikle başka hangi konuların ilişkilendiği, somut yaşantıda laikliğin karşımıza nasıl çıktığı üzerine tartıştılar.

Toplantının bu kısmında katılımcılar, kişisel deneyimlerinden örnekler paylaştı. İbadet mekanlarının (cami, kilise, cemevi vd.) su-elektrik faturalarının devlet ve belediyeler tarafından karşılanmasındaki farklı uygulamalar, geçmiş yıllarda sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği kimi etkinliklere başörtülü kadınların katılımının engellenmesi, farklı siyasi görüşlerdeki STK’ların birbirlerinin imza kampanyası, yürüyüş gibi etkinliklerine katıldıklarında karşılaştıkları tepkiler, Protestan kuruluşlarının yaşadığı güvenlik sorunları, din değiştiren yurttaşların karşılaştıkları baskılar, LGBT gruplar tarafından dile getirilen travestilerin cenaze hizmetleri konusunda yaşadıkları problemler, Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) tarafından bazı ticari ürünlere “Helal Sertifikası” verilecek olması, paylaşılan deneyimler içerisinde öne çıkan bazı örnekler oldu.

Eşitlik ve özgürlük herkes için

Toplantı genel olarak sivil toplum alanında çalışan ve birbirlerinden farklı düşüncelere sahip katılımcıların laiklik konusunda taşıdığı endişeleri ve gündelik yaşam içerisinde karşılaştıkları sorunları dile getirmelerine imkan sağladı. Yürütülen tartışmalar, laikliğin gündelik hayatta karşılaşılan boyutlarını tartışmanın önemini ortaya koydu.

Tartışmalar ve dile getirilen sorunlar, laiklik konusundaki endişe ve tedirginliklerle beraber, barış ve özgürlük içerisinde bir arada yaşama konusundaki önerileri, zıtlıkları, karşılıklı önyargıları ve konunun değişik algılanma biçimlerini de açıklıkla ortaya koydu.

Toplantıda “Laiklikle ilgili gelecek tahayyülleri” konusunda birbirinden farklı görüşler dile getiren katılımcıların neredeyse tamamının “Herkesin herkes için eşitlik ve özgürlüğü savunması” gerektiğini savunması, altı çizilmesi gereken önemde bi sonuçtu.

Pratik konularda atılacak adımların, gelecek için tüm toplum tarafından benimsenecek bir laiklik algısına ulaşmak yolunda çok önemli olduğu, bunun için de gündelik hayatta kimi zaman önemsemediğimiz küçük ayrıntılar üzerine tartışmamız, uzlaşmamız ve çözüm üretmemiz gerektiği de sonuç olarak ortak görüş belirtilen konulardan bir diğeri idi.

Proje, Avrupa Komisyonu (Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Aracı - EIDHR) tarafından desteklenmektedir.