Toplumun yüzde 87’si “Diyanet değişsin” diyor
Helsinki Yurttaşlar Derneği, düzenlediği basın toplantısında “Sosyo-Ekonomik Politikalar Bağlamında Diyanet İşleri Başkanlığı” projesi bünyesinde hazırlanan kapsamlı incelemenin ve kamuoyu araştırmasının bulgularını açıkladı. Ayrıca, iki yıl süren çalışmada 11 şehirde gerçekleştirilen Diyanet’i Tartışıyoruz başlıklı yuvarlak masa toplantılarıyla ilgili bir genel değerlendirme de yapıldı.
Proje Koordinatörü Sevgi Özçelik projenin amacı ve faaliyetlerinin nasıl yürütüldüğü ile ilgili genel bir çerçeve çizdi. Amaçlarını “Diyanet’in yurttaşların gündelik hayatlarındaki etkisine, kendisine ayrılan bütçenin sosyo-ekonomik politika perspektifiyle ele alınmasına, son dönemde artan etkinliğine odaklanmak ve bu kurumun yapısına ilişkin alternatif senaryoları tartışmak” olarak özetledi. Özçelik sırasıyla Konya, Dersim, Trabzon, Sakarya, İzmir, Mardin, Antakya, Sivas, Van, Edirne ve Bursa’da düzenlenen toplantılarla, Türkiye’nin farklı bölgelerinde yurttaşların Diyanet kurumu ve hizmetlerine dair kanaatlerinin derlendiğini ifade etti.
Diyanet bütçesinde 2000’li yıllarda dikkat çeken artış
Diyanet İşleri Başkanlığı’nı yapısal, sosyal ve ekonomi-politik yönleriyle ele alan incelemenin yazarı Yrd. Doç. Nil Mutluer, Diyanet’in “Sünni İslam’ı benimseyen yurttaşların tek resmi inanç referansı olarak din hizmetlerini sağlamak ve toplumun Türklük ve Sünni İslam etrafında ahlaki ve milli değerlerinin şekillenmesini desteklemek” gibi iki temel işlevi olduğunu söyledi. Mutluer, Diyanet’in reel bütçe artışlarının 2000’li yıllardan itibaren yükselişe geçtiğini ifade ederek, 2012 yılında reel bütçesinin 2002’ye oranla yüzde 176 arttığına dikkat çekti. “2011’de kurumun devlet bütçesindeki payı yüzde 1’i geçmiştir. 2012 yılında kişi başına düşen GSYH 18,927 TL, kişi başına düşen Diyanet bütçesi de 56,2 TL” diyen Mutluer, son yıllarda devlet protokolünde onuncu sıraya yükseltilen ve doğrudan Başbakanın kendisine bağlanan Diyanet’in, sadece inanç hizmeti veren değil siyasi ve sosyolojik ilişkiler ağında da yeri bulunan güçlü bir devlet kurumu olarak görülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Mutluer, görevini “Diyanet İşleri Başkanlığına destek ve yardımcı olmak” şeklinde tanımlayan, diğer devlet kurumlarının yanısıra Türkiye ve yurtdışınaki Müslüman topluluklarıyla dinamik ilişkiler içindeki Türk Diyanet Vakfı’nın bütçe bilgilerine ulaşılamadığını hatırlatarak, bunun şeffaflık açısından ciddi bir sorun olduğunu belirtti.
Toplumun yüzde 87’si “Diyanet dönüşsün” diyor
Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin Türkiye toplumunun Diyanet İşleri Başkanlığı hakkındaki görüşleri, hizmetlerinden memnuniyeti ve beklentileriyle ilgili KONDA’ya yaptırdığı kamuoyu araştırmasının sonuçlarını Bekir Ağırdır özetledi. 32 ilde 2,627 kişiyle yapılan görüşmelerden elde edilen verilere göre Diyanet’in “İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarına dair işleri yürüten kurum” olduğunu düşünen yüzde 77’ye karşın, toplumun yüzde 23’ü “Devletin dini hayatı kontrol etmek ve yönlendirmek için kurduğu siyasi bir kurum” olduğu kanaatinde… Bu genel tablo içinde Alevilerin yaklaşık yüzde 66’sı ve dini inancı olmayanların yüzde 92’si Diyanet’in siyasi bir kurum olduğuna inanıyor.
Anketi yanıtlayanların yüzde 55’i, Diyanet’in hizmetlerinde ayrımcılık yapılıp yapılmadığına sorusuna “yapılmıyor” derken yüzde 23’ü yapıldığına inanıyor. Diyanet ve kadınlara yönelik hizmetler sorularına verilen yanıtlar doğrultusunda, “Toplum Diyanet’in kadınlara verdiği hizmetleri yetersiz buluyor, hizmet verenler arasında daha fazla kadının yer almasını talep ediyor” diyen Ağırdır, Diyanet hizmetleri ve kurumdaki kadın temsiliyeti konusunda toplumda kayda değer bir duyarlılık geliştiğinin söylenebileceğini belirtti.
“Kadın meselesinde olduğu gibi, toplumda Diyanet’in yapısıyla ilgili -en azından ilkesel olarak- bir çoğulculaşma talebi bulunduğu söylenebilir.” Ağırdır bu tespitini, Diyanet’in kimlere hizmet vermesi gerektiği sorusuna verilen cevaba dayandırdı. Yalnızca Sünni Müslümanlara hizmet vermesini doğru bulanlar yüzde 13’te kalırken, Aleviler dahil tüm Müslümanlara hizmet vermeli diyenler yüzde 34, Müslümanların yanısıra diğer dinlere de hizmet vermelidir diyenler yüzde 53. “Ayrıca toplumun yüzde 52’si cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasını istiyor” diyen Ağırdır, kendini dindar-muhafazakar olarak tanımlayan yüzde 74’lük kesimin yüzde 52’sinin diğer dinlere de hizmet verilmesini talep etmesinin, bu çoğulculuk talebinin bir işareti olduğunu vurguladı.
Diğer inanç grupları önündeki engeller de kalkmalı
Son olarak, Prof. İştar Gözaydın faaliyetleri üzerinden genel olarak projeyi değerlendirdi ve Diyanet’e dair şehir toplantılarında dile getirilen önerileri özetledi. Gözaydın, bu çalışmanın Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sivil aktörler, yani kurumun doğrudan muhatapları tarafından tartışılmasına önayak olması bakımından büyük önem taşıdığını söyledi. “Toplantılar, aynı şehirde yaşamalarına rağmen birbirlerini tanımayan gruplar arasında bir tanışma imkânı da sağladı, olumsuz önkabüllerin ve bilgisizliğin azalmasına katkıda bulundu. Diyanet’i tartışırken, sorunları karşılıklı anlayış ve diyalog yoluyla çözmeye çalışmanın yapıcı bir süreç için önemini bir kez daha gördük” diyen Gözaydın, 11 şehirdeki toplantılaraMutluer_Gozaydin_Agirdir katılan yaklaşık 300 kişi tarafından dile getirilen farklı görüşleri de şöyle özetledi:
“Diyanet İşleri Başkanlığının varlığını sürdürmesinden, lağvedilerek bu alanın devlet dışında, ilgili sivil toplum yapılanmalarına bırakılmasına kadar farklı çözümler dile getirildi. Son tahlilde, ağırlıklı görünen ortak payda, Diyanet’in kamu hizmeti gören bir kurum olarak muhafaza edilmesi halinde, kendini hâkim inanç anlayışı dışında gören diğer inanç çevrelerinin de temsili sağlanacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiği görüşüydü. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde temsil edilmek istemeyen inanç gruplarının da benzer kuruluşlar kurmasının önündeki yasal engellerin kaldırılması gerektiği sık sık ifade edildi.”
Gözaydın, “Kamuoyu araştırmasının bulguları ve şehir şehir dolaşarak düzenlediğimiz yuvarlak masa toplantılarına bakıldığında, genel olarak toplumda Diyanet’in çoğulcu bir yapıya bürünmesi talebi olduğu görülüyor. Ortaya çıkan bu talebin ve projenin diğer bütün bulgularının Diyanet tartışmalarına katkı sağlayacağını ümit ediyoruz” dedi.