Röportaj- LGBT'ler anlatıyor: Tedirginiz ama varız, var olacağız
Boğaziçi Üniversitesi'ndeki protestolar esnasında düzenlenen bir sergide Kabe fotoğrafının yer alması üzerine başlayan LGBT karşıtı söylemler nefret dozunu artırarak sürüyor. Hedef haline getirilen LGBT'ler tedirgin olduklarını söylüyor ancak ekliyorlar: Biz varız ve var olacağız.
4 Şubat 2021 tarihli haber: LGBT'ler anlatıyor: Tedirginiz ama varız, var olacağız (gazeteduvar.com.tr)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Boğaziçi Üniversitesi'ne Melih Bulu'yu rektör atamasının ardından başlayan protestolar birinci ayını doldurdu. İktidar protestoların ilk günlerinde alışılageldik tavrını ortaya koyarak "provokasyon" ve "terör örgütü" söylemlerini kullansa da durum 29 Ocak'tan itibaren LGBT'lere karşı bir nefret kampanyasına dönüştü.
Boğaziçi İslam Araştırmaları Kulübü'nün, protestolar esnasında Güney Kampüs'te düzenlenen bir sergide LGBT bayraklarıyla birlikte Kabe fotoğrafının yer almasına Twitter üzerinden tepki göstermesiyle başlayan homofobi dalgası artarak devam etti. Kulübün hedef göstermesiyle hükümete yakın medya organları ve Diyanet, LGBT'lerin İslam'a hakaret ettiğini öne sürdü. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu LGBT'leri "sapkın" olarak nitelendirirken, Erdoğan AKP'nin gençlik kollarını "LGBT gençliği olmadıkları için" övdü. Nefret korosuna katılan bir diğer isimse "LGBT-İ temalı paçavra" ifadesini kullanan MHP lideri Devlet Bahçeli oldu.
Süregelen durumu LGBT'ler ve aktivistlerle konuştuk. Son dönemde artan hedef göstermeler nedeniyle tedirgin olduklarını söyleyen LGBT'ler "var olma" mücadelelerini sürdürmekte kararlı.
LGBT AKTİVİSTİ TUNCA ÖZLEN: AKP KENDİ LGBT KİMLİĞİNİ YARATAMADI
LGBT aktivisti Tunca Özlen'e göre LGBT'lere saldırı iktidar için çok kullanışlı;
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve iktidar LGBT'leri daha önce sayısız kez hedef aldı, ancak bu kez daha yoğun bir kampanya yürütülüyor. Sizce homofobik söylemlerdeki artışın temelinde ne yatıyor?
Bu noktaya gelineceğini Gezi döneminde tahmin etmiştik. Türkiye hızla İslamcılaşıyordu ama bir yandan da LGBT hareketi yükselişteydi. Bu ikisinin çarpışmasını bekliyorduk.
AKP daha önce Alevi Çalıştayları'yla kendi Alevisini yaratmaya, çözüm süreciyle ise kendi Kürt profilini oluşturmaya çalıştı. Kendi kadın profilini de büyük ölçüde yarattı ama AKP kendi eşcinselini, transını yaratamadı ve yaratamaz çünkü siyasal İslam'la LGBT varoluşu taban tabana zıt. Asimile etmek için bile kapsayamadığı son dinamik Türkiye'deki LGBT dinamiği. Bizimle bu yüzden bu denli uğraşıyorlar.
Bu şekilde davranarak bize sahip olduğumuz etkiden daha fazlasını veriyorlar. Bu konu şu an Türkiye'nin temel gündemlerinden biri haline geldi. Halbuki Türkiye'deki LGBT örgütlerinin böyle bir etkisi yok aslında ama söz konusu söylemler çarpan etkisi yaratıyor.
İktidar sizce neden LGBT'leri hedef alıyor?
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın geçen yıl verdiği nefret hutbesiyle bir süreç başladı. Ankara Barosu hutbeye tepki gösterdi ve baro düzenlemesi bu bahaneyle gündeme geldi. Şu an içinde bulunduğumuz süreç ikinci raund gibi duruyor. Bu kez Boğaziçi vesilesiyle belki de İstanbul Sözleşmesi masaya yatırılacak. Dolayısıyla ben iktidarın LGBT'lerle uğraşmasında bir araçsallık görüyorum.
LGBT'lere saldırı iktidar için çok kullanışlı çünkü gündemini hayata geçirirken bunu meşrulaştırıcı bir etken olarak gösteriyor. AKP bu konuda Millet İttifakı'ndan fireler çıkacağını düşünüyor, onların da monoblok bi şekilde LGBT'lere sahip çıkmayacağını hesaplıyor. Hem muhalefeti çatırdatıyor, hem de kendi tabanını konsolide ediyor. Bu açıdan çok kullanışlı.
Boğaziçi'ndeki protestolar patlak verdiğinde, "Eyvah, bakalım bu meseleyi bize karşı nasıl kullanacaklar" diye düşündüm. Aklıma ilk bu geldi. Burada "sapkınlık" filan hikaye. LGBT'lere saldırılar yeni bir rejim kurmak, toplumu dizayn etmek için bir araç olarak kullanılıyor. Bu durum tarikatları da çok mutlu ediyor çünkü onlar LGBT örgütlerden, LGBT'lerin siyaset yapmalarından ve görünür olmalarından çok rahatsız. İktidar bu şekilde davranarak onları da mutlu ediyor.
'ERDOĞAN'A LGBT DEDİRTTİK'
Siyasetçilerin son dönemde LGBT'leri hedef göstermeleri nedeniyle bir tedirginlik yaşıyor musunuz?
Evet, daha tedirginim. Belki henüz sokakta değil ama Twitter'da daha dikkatli olmam gerektiğini sezinliyorum. Kendimi güvende hissetmiyorum bazen. Hepimiz biraz daha korumasız hissediyoruz bu dönemlerde. Twitter'da tanıdığım LGBT'lerin birçoğu fotoğraflarını kaldırdı, gerçek isimlerini sildi ve anonime geçti. Buradan bile insanların çekindiğini ve korktuğunu görebiliyoruz.
Öte yandan bu saldırılara alıştık aslında. "Hastalıklısınız, sapkınsınız..." Bunları yıllardır duyuyoruz. Bir yerden sonra bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyor bu hakaretler. Çünkü zaten buradayız, varız ve yok olacak değiliz. Etkisini yavaş yavaş yitiriyor bence bu söylenenler. Korku da bir yere kadar zaten.
Evet, insanlar sosyal medyada anonim oluyorlar ama bir yandan da tweet atmaya devam ediyorlar ve duyarlılıklarını bir kenara bırakmıyorlar. İçeride çok büyük bir enerji birikti. İnsanlar Onur Yürüyüşü'ne katılmayı, sokaklara çıkmayı ve "Biz buradayız" demeyi özlediler.
Fakat bütün bu sıkışmışlık içinde şunu da vurgulamak gerekiyor; Bildiğim kadarıyla, Erdoğan'a ilk kez LGBT dedirttik. "Sapkın" filan demedi, LGBT dedi. Bunu da not düşmek lazım.
GAZETECİ OKAN: SENİN VERGİNLE MAAŞ ALAN ADAM SENİ HEDEF GÖSTERİYOR
(LGBT bir gazeteci olan Okan, söyleşimizde gerçek ismini vermemeyi tercih ediyor ve takma isim kullanıyor)
Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
LGBT'leri uzun zamandır sistematik şekilde hedef alıyorlar. Ben Konya gibi muhafazakar bir kentte doğdum, büyüdüm. Kendimi fark ettiğimde, ilk ilişkimi yaşadığımda Konya'daydım ve çok rahattım. Şimdi 30 yaşındayım, İstanbul'dayım, işim gücüm iyi, evim var ama kendimi hiç bu kadar huzursuz, tedirgin ve rahatsız hissettiğimi hatırlamıyorum.
İnsan kendini çok kötü hissediyor. Evinde oturuyorsun, çalışıyorsun, bir şeyler izliyorsun ve adamın teki - senin verginle maaş alan bir adam - çıkıyor ve yalnızca keyfi istediği için seni hedef gösteriyor.
Belki de komşularım nedeniyle de tedirgin oluyorumdur. Biri şikayet edebilir sonuçta ve başıma birçok şey gelebilir.
Ben o kadar cesur değilim sanırım. Bir çorabım vardı mesela gökkuşağı desenli, çok severek giyerdim ama çok uzun zamandır giymediğimi fark ettim. İçselleştirmiş olarak mı böyle bir şey yaptım bilmiyorum. O çorap nerede acaba...
'NE MÜNASEBET AYOL!'
"Sapkın" ifadesiyle ilgili ne söylersiniz?
Ne münasebet ayol! Eşcinsellerin cinsel yaşantılarıyla ilgili "sapkın" tanımlamasına kafam cidden basmıyor. Kime ne insanların yatak odasından, çok ayıp! LGBT'ler örgütlü olduğu için bu kadar saldırıyorlar. Anadolu şehirlerine ya da Türkiye'nin totaline baktığımızda eminim ki ben çok daha normal bir cinsel hayat sürüyorum. "Sapkın" kelimesini kesinlikle kabul etmiyorum, dönüp kendilerine baksınlar önce.
İktidar bunun devamında daha fazla ne yapabilir bilmiyorum, iyice sıkıştırdılar köşeye. Evde tek başıma otururken bile tedirgin hissetmeme neden oldular. Bunu ilk olarak Erbaş'ın geçen yıl yaptığı açıklamadan sonra hissetmiştim. Onun üzerine insanları epey körükleyen saçma sapan laflar söylendi. Daha ne diyebilirler bilmiyorum ki...
LGBT AKTİVİSTİ VE FEMİNİST PINAR KARABAĞ: BU AÇIKLAMALAR BİZE KİN VE NEFRET OLARAK GERİ DÖNÜYOR
Son günlerde siyasilerin yaptığı açıklamalar LGBT'lerin günlük hayatlarını nasıl etkiliyor?
Politikacıların ya da kitlelerin tanıdığı birilerinin böyle açıklamalar yapması bize kin, nefret ve düşmanlık olarak geri dönüyor. Gündelik hayatında, örneğin marketle, bakkalla ya da çevrendeki insanlarla konuşurken sürekli bir tepkiyle karşılaşıyorsun zaten ama bu kadar öfkeli davranamıyor ve bu öfkeyi bu kadar yukarıdan bir yerden gösteremiyorlar. Ne var ki kitlelerin dinlediği insanlar böyle açıklamalar yaptığında, günlük hayattaki faşizan ya da fobik düşmanlıklar daha rahat yapılabilir oluyor.
Ben gökkuşağı desenli çantamla yürürken çok daha fazla korkuyorum artık. "Bu herhalde lezbiyen ya da biseksüel bir kadın" diye düşünüp bana saldırmayı kendi içinde meşru görecekler olabilir. Bu şekilde yerleşen ve sürekli hale gelen bir korku duygusu oluyor.
Bu korku bir saklanma isteğine yol açıyor mu?
Aktivizm içinde mücadele etmeye çalışıyoruz ve bu şekilde yaşıyoruz. Onlara göre yaşamamamız lazım ama daha çok korkarak ya da başımıza daha çok şey gelerek olsa da yaşıyoruz. Nihayetinde söylediğimiz her şeyle ilgili dava edilebilir, gözaltına alınabilir ya da tutuklanabiliriz. Bu bütün muhalifler için geçerli. Fakat bunun yanında bir de bir türlü kabul edilmeyen bir kimliğin içindesin.
Tanınmayan bir kimlikte olmanın sonucu olarak sürekli mücadele ediyorsun. Varoluşunla ilgili bir mücadele bu. Elbette ki korkuyoruz ama bunun sonucunda saklanma isteği değil, aksine daha çok mücadele etme isteği duyuyorsun. Çok temel bir şey kimlik; inkar edemeyeceğin, saklayamayacağın, vazgeçemeyeceğin bir şey. Aslında mücadeleyle de LGBT hareketi güçleniyor. Çok çatışık birbiriyle, aşk-nefret ilişkisi gibi.
TRANS OYUNCU GÖKSU BAŞARAN: BİZE GÜÇLÜ OLDUĞUMUZ İÇİN SALDIRIYORLAR
Son günlerde siyasilerin yaptığı homofobik açıklamalarla ilgili neler söylersiniz? Kendinizi tedirgin hissediyor musunuz?
Her ne kadar azınlık gibi görülsek de aslında azınlık değil, çoğunluğuz biz. Güçlü olduğumuzu bildikleri için bize saldırıyorlar. Bizden korktukları için bizi sindirmeye çalışıyorlar.
Boğaziçili iki arkadaşımızı tutukladılar. Bizi tutuklayarak susturmaya ve yıldırmaya çalışıyorlar ama ben hapse girmekten de korkmuyorum. Her zaman, sonuna kadar sesimizi çıkarmaya devam edeceğiz, sonunda ölüm de olsa. İktidardan korkmuyorum, sonu cezaevi de olsa korkmuyorum. Niye korkayım ki? Bir Tanrı'dan korkarım ben, iktidardan asla! Ne iktidarlar geçti bu ülkeden, nasıl geldilerse öyle gidecekler. Kimse kalıcı değil. Biz varız ve var olacağız.
Evet, bazı LGBT arkadaşlar korkuyorlar ama ben korkmuyorum. Konuştuklarıma da, "Sakin olun, kesinlikle korkmayın. Bizi öldürecek değiller, sadece gözümüzü korkutuyorlar" diyorum. Bizi sindirmeye çalışıyorlar. Bu ülkede kim konuşursa konuşsun susturulmaya çalışılmıyor mu zaten?
'AÇ KALMAMAK İÇİN SEKS İŞÇİLİĞİ YAPIYORUM'
Sektörde ayrımcılığa maruz kaldığınız oluyor mu?
Şu an zaten pandemi yüzünden bir iş ya da teklif yok. İktidar da bize yasak koydu, "Kesinlikle ve kesinlikle medyada görmek istemiyorum bunları" dedi. Aç değilim çünkü seks işçiliği yapıyorum şu anda, kalkıp da bunu inkar edecek değilim. Aç kalmamak için, bana fırsat sunmadıkları için bunu yapıyorum. Ben hırsızlık yapamam, gasp yapamam veya bir insana zarar veremem. Bedenimi satarak para kazanıyorum ve mecburum bunu yapmaya.