Haber- Diyanet tarafından verilen bir fetva gibi
Anayasa’da yer alan “laik hukuk devleti” ilkesine rağmen yargı kararlarına kadar giren İslami referanslar hukuk meslek örgütleri tarafından tartışılmaya devam ediyor.
Sinem Uğurlu’nun 25 Ağustos 2021 tarihli haberi: Diyanet tarafından verilen bir fetva gibi - Evrensel
Anayasa’da yer alan “laik hukuk devleti” ilkesine rağmen yargı kararlarına kadar giren İslami referanslar hukuk meslek örgütleri tarafından tartışılmaya devam ediyor. En son Adalet Bakanlığının Anayasa Mahkemesi’ne Boğaziçi davasından tutuklu gençlerle ilgili yaptığı savunmada İslam dinine göre “yasak” ve “haram” kavramlarını kullanması tartışmaları derinleştirdi.
Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan, Adalet Bakanlığı tarafından verilen savunma dilekçesinin adeta ‘Diyanet tarafından verilen bir fetva’ niteliğinde olduğunu ifade ederek, hukuki niteliğinin de tartışmalı olduğunu söyledi.
Adalet Bakanlığının laik bir kuruluş olmak zorunda olduğunu ifade eden Pehlivan, “Hukuki olarak değerlendirilmesi gereken bir konuda dini öne çıkaran savunma yapmıştır. Bu tür ifadelerden kaçınılmalıdır. Zira bağımsız olmayan yargımızda bir delik daha açılmasına neden olmaktadır. Laiklik ilkesinin içini boşaltmanın nelere mal olacağı Afganistan'daki Taliban olayları ile görülmüştür” dedi.
"MAHKEME KARARINDA ‘HAŞA’ YER ALMIŞTI, DEVAMI GELEBİLİR" UYARISI
Ayşe Sarısu Pehlivan başka bir yargı kararında ‘haşa’ kelimesinin kullanıldığını da anımsatarak mahkeme heyetinin bu tarz dini referansları başkaca kararlara yansıtabileceğine dair uyarıda bulundu: “Aksi halde yakın bir zamanda yine sosyal medya üzerinden yayılan bir kararda mahkeme heyetinin' haşa 'gibi ifadeleri kullanması ve mahkeme heyetinin dini görüşünü kararına yansıtması gibi haberlerin devamının geleceğini söylemek mümkündür.”
"HUKUK KUTSALI KORUR, KUTSALIN RESMİNİ DEĞİL"
Demokrat Yargı Hareketi Sözcüsü Hakim Dr. Orhan Gazi Ertekin de, Boğaziçili öğrencilere açılan Kabe davasını anımsatarak, kutsalın resminin ile kutsalın yerine, buradaki olayda da Kabe resminin Kabe’nin yerine konulmasının ciddi bir sorun olduğunu anlattı. Ertekin, “Hukuken herhangi bir resmin, kağıt parçasının onun gerçeğinin, kutsalın kendisinin yerine konulması mümkün değildir. Ceza kanunda buna ilişkin madde kutsalı korur, kutsalın resmini korumaz. Kabe ile Kabe’nin resmini karıştırırsanız putperest olursunuz. Bu nedenle buradan bir suç çıkarmak ve yargılama yapmak, hukuken sayısız ihlalleri barındırıyor” dedi.
"TEOLOJİK YORUMLAR ANAYASA İHLALİ"
Adalet Bakanlığının cevabını da değerlendiren Ertekin, “Bu tür yargılamalarda teolojik yorumda bulunma hakkı yoktur. Görevini aşmış demektir. Böyle bir şey yaparlarsa anayasayı ihlal etmiş olurlar. Oldukça sorunlu ve uzak durulması gereken bir yaklaşım biçimi” dedi.
Bu tarz yaklaşımların sonuçlarına da değinen Ertekin, “Eğer biraz daha ileri götürürseniz, Diyanetin ve müftülerin yaptığı fetva gibi sorumluluk ve çalışma alanlarını ve artık Adalet Bakanlığı da yüklenmeye başlar. Kurumsal olarak son derece yanlış, problemli ve anayasa dışı bir harekettir” dedi.
"LAİKLİK İLKESİNİN AÇIKÇA İHLALİ"
Adalet Bakanlığının cevabı aslında, 2 öğrencinin tutuklu yargılandığı Kabe davası sürecinde hazırlanan iddianameden kopyala yapıştır. Konu duruşmada da gündeme gelmiş ve laiklik ilkesine vurgu yapılmıştı.
Avukat Levent Pişkin iddianamenin şerri hükümlere dayandırılmasının, anayasanın laiklik ilkesinin açık ihlali olduğuna dikkat çekerek ve "Kadı rejimi altında yaşıyorsak önden bildirsinler. İslami inancın bir yorumuna dayalı değerlendirme yapılmış. Eşcinselliğin haram olduğunu söyleyerek suç işlendi” diyerek savunmasını yapmıştı.
TEPKİLERİN KAYNAĞI OLAN KABE FOTOĞRAFI SÜRECİ VE ADALET BAKANLIĞI CEVABI NEYDİ?
AKP’li Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasının ardından başlayan protestolar sırasında üniversite içerisindeki bir sergi hedef gösterildi. Sergi hakkında Kabe fotoğrafı üzerine Şahmeran tasviri ve LGBTİ bayrağı bulunan görselin yere serildiği iddiasıyla soruşturma başlatıldı, üniversite öğrencileri Doğu Demirtaş ve Selahattin Can Uğuzeş tutuklandı. İddianamede, 2'si tutuklu 7 öğrenci hakkında "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" üç yıla kadar hapis cezası istendi.
17 Mart’ta görülen davada da Doğu Demirtaş ve Selahattin Can Uğuzeş tahliye edildi.
Uğuzeş, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle AYM'ye bireysel başvuruda bulundu.