Yazı- Diyanet’in fethi
Örsan Öymen: Mustafa Kemal Atatürk’ün, devletin din işlerini koordine etmesi için kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, AKP iktidarı döneminde, dinin devlet işlerini koordine etmesi misyonunu üstlenmiş durumdadır!
13 Eylül 2021 tarihli yazı burada: Örsan K. Öymen : Diyanet’in fethi (cumhuriyet.com.tr)
Mustafa Kemal Atatürk’ün, devletin din işlerini koordine etmesi için kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, AKP iktidarı döneminde, dinin devlet işlerini koordine etmesi misyonunu üstlenmiş durumdadır!
AKP’nin monarşiyi ve teokrasiyi yeniden kurmak için gerçekleştirdiği sivil darbenin sağladığı “kılıç gücüyle” Diyanet İşleri Başkanlığı’nı fetheden Ali Erbaş adlı Atatürk, cumhuriyet, laiklik, demokrasi, hukuk devleti düşmanı zat, yeni Yargıtay binasının ve adli yılın açılışına dini söylemlerle ve dualarla eşlik etmekle yetinmedi, hızını alamayıp Önder İmam Hatipliler Derneği Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “İnanç, sokakta olmasın, mahallede olmasın, şehirde olmasın ve insanın içinde olsun gibi bir anlayış var. İnsan ile Allah arasında olsun, evine ve ticaretine, siyasetine, adaletine, yansımasın diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar” ifadelerini kullandı!
Bu ifadeler, anayasanın 2. maddesindeki, “Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir” ilkesine; anayasanın 14. maddesindeki, “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” ilkesine; anayasanın 24. maddesindeki, “Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla, her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını, yahut dince kutsal sayılan şeyleri, istismar edemez ve kötüye kullanamaz” ilkesine ve laiklik kavramının geçtiği birçok başka anayasa maddesine aykırıdır!
***
Bu, tek başına bir Ali Erbaş sorunu da değildir. “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği 6. Din Şûrası’nda, “İslam bize göre değil, biz İslama göre hareket edeceğiz. Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz” ifadelerini kullanmıştı!
AKP döneminde, siyasetin, kadrolaşmanın, bürokrasinin, eğitimin, yargının, güvenliğin dinselleşmesi de bu ifadelerin eyleme dönüşmüş biçimidir. Önemli olan, Ali Erbaş’ın ne söylediği değil, bu söylediklerini kimden cesaret alarak söylediğidir.
***
Laiklik, dinin, devlet, siyaset, hukuk, eğitim işlerine müdahale etmemesi, dinin bu alanları baskı altına almaması, devletin de bu koşulla, dindar olmayı seçen vatandaşın dini inanç ve ibadet özgürlüğünü güvence altına almasıdır.
Laiklik dinsizlik değildir. Laiklik, herkesin kendi özgür iradesiyle dindarlık ile dinsizlik arasında seçim yapabilmesini sağlar. Laikliğe karşı çıkarak bu seçimi ortadan kaldırmak faşizmdir!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dini İslam değildir. 1876 Osmanlı anayasasından kalan “Devletin dini İslamdır” ifadesi, 1928 yılında anayasadan çıkarılmıştır.
Çünkü laikliğin geçerli olduğu bir ülkede devletin dini olmaz, vatandaşlar kendi özgür iradelerine göre dindarlık, dinsizlik, Müslümanlık, Hıristiyanlık, Musevilik, Sünnilik, Alevilik, Ortodoksluk, Katoliklik, Protestanlık, ateizm, agnostisizm, deizm, panteizm arasında seçim yaparlar.
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de vatandaşların yüzde 82’si laiklik ilkesini benimsemektedir; vatandaşların büyük çoğunluğu, laiklik ilkesini benimseyen Müslümanlardan oluşmaktadır; kendisini ateist, agnostik, deist olarak tanımlayan dinsiz vatandaşların oranı da yaklaşık yüzde 10’dur.
***
Ayrıca, Kuran’da, günümüzde geçerli olan yasalarla çelişen birçok ayet bulunmaktadır. Kadınların gerektiğinde dövülebileceği; hırsızlık yapanın elinin kesilmesi; zina yapana değnekle yüz kere vurma cezasının verilmesi; erkeğe iki kadın kadar miras hakkının tanınması, bunlara dair örneklerdir.
Günümüzde geçerli olan yasalara göre ise kadının dövülmesi darp suçudur; hırsızlığın cezası hapistir; zina sadece boşanma nedenidir; kadın ve erkek mirasta eşit haklara sahiptir.
***
Emperyalizmin, din ve mezhep üzerinden ülkeleri bölmek stratejisine hizmet eden ortaçağ sevicisi Talibancılar, sadece Diyanet’i değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni de fetih etmişlerdir!