Ekler:
Dosya
Bu dosyayı indir (H-CocuklarAc.pdf)H-CocuklarAc.pdf


19 Ocak 2023 tarihli haber: Eğitim Sen’den yarıyıl raporu: Eğitim dini içerikle donatılırken çocuklar aç! - Evrensel

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) 2022-2023 yılı I. Yarıyıl Değerlendirme Raporu'nu yayımladı. Raporda Türkiye'de var olan eğitimin giderek dinsel içerik kazanarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzaklaştığı, öğrencilerin beslenme probleminin en önemli sorunlardan biri olarak öne çıktığı bilgisi yer aldı. Eğitim Sen her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin ve laikliğin değil, milliyetçiliğin, ayrımcılığın ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadeleyi kesintisiz sürdüreceklerini açıkladı.

İlk yarısı 20 Ocak 2023 tarihinde sona erecek olan 2022-2023 yılında 14 bin 124 okul öncesi öğretim kurumu; 24 bin 519 ilkokul; 18 bin 936 ortaokul ve 12 bin 804 lisede eğitim ve öğretime devam edildiği ifade edilen raporda; örgün öğretimde toplam 17,5 milyon öğrenci ile 1 milyon 139 bin 673 öğretmenin bulunduğu ifade edildi.

ÇÖZÜMSÜZLÜK POLİTİKALARI DEVAM EDİYOR
Eğitimde yaşanan sorunların arttığına dikkat çekilen raporda; çözümsüzlük politikalarının da devam ettiğine yer verildi. Bu hususta raporda, “Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, erken çocukluk eğitiminden (okul öncesi) başlayarak çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ‘dini eğitim’ merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemeyi sürdürmektedir.” ifadelerine yer verildi.
Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunların her ne kadar görmezden gelinmeye çalışılsa da eğitim sorununun, ülke ekonomisinde yaşanan sorunların ardından halkın en öncelikli gündemi olmayı sürdürdüğüne dikkat çekilen açıklamada; “Siyasi iktidar ve MEB’in bilimsel eğitim anlayışını dışlayarak hayata geçirdiği uygulamalar eğitimin niteliğinde yaşanan gerilemeyi hızlandırmıştır. Eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamalarının tüm hızıyla sürmesi, okulların fiziki altyapı ve donanım eksikliklerinin giderilmemesi, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakaları devam etmektedir. Öğretmen açıkları, mülakata ve arşiv araştırmasına dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulaması, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile “eşit işe eşit ücret” uygulamasına son verilmesi, ataması yapılmayan öğretmenler gibi çok sayıda sorun eğitim sisteminin çözüm bekleyen sorunları olarak geçtiğimiz öğretim yılında da varlığını sürdürmüştür.” denildi.

ÇOCUKLARA VE HAKLARINA İLİŞKİN TEHDİTLER SÜRÜYOR
Eğitim sisteminin toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzak ve giderek dinsel içerik kazanan egemen ideolojinin yoğun baskısı ve denetimi altında olduğuna vurgu yapılan raporda; Türkiye’nin kamusal, laik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicilini ısrarla sürdürmesinin de anlaşılır olmadığı ifade edildi. Raporda ayrıca milyonlarca çocuk ve gencin ağırlıklı olarak ekonomik sorunlar nedeniyle eğitimine erişim hakkını ihlal eden uygulamaların sürdüğüne de dikkat çekildi.  Çocuklara ve çocuk haklarına yönelik tehditlerin sürdüğü ifade edilen raporda; “Özellikle farklı kimlik ve inanç kökenine sahip çocuklara, özellikle Suriyeli çocuklara yönelik ayrımcı uygulamaların artmış olması düşündürücüdür.” denildi. Ayrıca MEB’in resmi verilerine göre 2022 yılında eğitim çağında bulunan 1 milyon 124 bin Suriyeli çocuğun ancak yüzde 65’i, yani 730 bini okula gidebildi, yüzde 35’inin ise eğitim hakkından yararlanamadığı da ifade edildi. Okula gidemeyen Suriyeli çocuk sayısının kayıtlara 393 bin 547 olarak geçtiği kaydedildi.  Çocukların beslenme problemlerinin devam ettiğine yer verilen açıklamada, I. Yarıyılda en dikkat çeken sorunlardan birinin beslenme olduğu vurgulayarak;  “Çocuklar için beslenmenin önemli olduğu koşullarda süt, yumurta, peynir, zeytin vb. gibi temel gıda ürünlerinin fiyatı 3-4 kat artmıştır. Bu koşullarda çocuklarına her gün ayrı bir beslenme hazırlamak durumunda kalan aileler eti, sütü, meyveyi, kuruyemişi geçelim yumurtayı, peyniri ve zeytini bile alamaz hale gelmiştir” denildi.

Bir diğer dikkat çeken sorunun eğitimin dinselleştirilmesi olduğu vurgulanan raporda, “Türkiye’de yasal olarak zorunlu din dersi 4. sınıfta başlıyor olsa da, İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin müftülüklerle protokol imzalayarak bu derslerin seviyesini 4 yaşına kadar indirmesi, eğitim bilimi ve çocukların zihinsel gelişimi açısından son derece sakıncalıdır. Henüz oyun çağında olan ve somut düşünme yetisini tam olarak kazanmamış çocuklara yönelik ‘değerler eğitimi’ ve ‘Kur’an eğitimi’ çalışmalarının yapılması pedagojik olarak son derece sakıncalıdır.” sözlerine yer verildi. Öte yandan eğitimde ticarileşme politikalarının devam ettiği belirtilen raporda; “OECD ülkeleri ortalamasında ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde kamu kaynaklarından yapılan harcamalar eğitim harcamalarının yüzde 90’ını, hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan harcamalar ise yüzde 10’unu oluşturmaktadır. Türkiye’de ise eğitimde yaşanan ticarileşmenin sonucu olarak kamusal eğitim harcamalarının oranı yüzde 72,5, hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan eğitim harcamalarının oranı yüzde 27,5’tir” ifadeleri yer buldu.

EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET FİİLEN ORTADAN KALKTI
Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun eğitimde eşitsizlik yaratmaya devam ettiği belirtilen raporda, “19 Kasım 2022 tarihinde Kariyer Basamakları Sınavı yapılmış ve kamuda yıllardır uygulanan “eşit işe eşit ücret” ilkesi fiilen ortadan kaldırılmıştır. Öğretmenlik mesleği ve öğretmenin saygınlığı ÖMK üzerinden polemiğe açılmış, öğretmenlik mesleği daha da itibarsız hale getirilmiştir.” denildi. Sonuç olarak eğitim harcamalarının yükünün yine verilerin sırtına yıkıldığı vurgulanan raporda, herkese eşit ve parasız eğitim hakkı hayata geçirilmeden, bunun için ülke çapında kamusal eğitim uygulamaları için somut adımlar atılmadan, ekonomik krizle satın alım gücü ciddi anlamda azalan, çocuklarını okula aç göndermek zorunda bırakılan halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarındaki artışı durdurabilmenin mümkün olmadığı ifade edildi.

“MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir derdinin olmadığını göstermiştir.” denilen raporun sonuç kısmında; eğitim sisteminde yaşanan sorunların ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız olmadığına yer verildi. “Eğitim Sen, her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin ve laikliğin değil, milliyetçiliğin, ayrımcılığın ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelesini kesintisiz sürdürmeye kararlıdır” ifadelerine de yer verildi.