Ahmet Battal: Fakat camiler devletin değildir. Camilerin ve cami cemaatinin ferdin ve toplumun ahlâkını nasıl yönlendireceği ve koruyacağı hususu da devletin işi değildir.

30 Nisan 2020 tarihli yazının tamamı burada:
https://www.yeniasya.com.tr/ahmet-battal/ozerk-diyanet-isleri-baskanligi_518486 

Mübarek Ramazan günü şeytan taşlamakla meşgul olmak iyi değil, ama “ahlâksızlığa kim ne yapsın” fırtınası sürüyor. Biz de yön vermeliyiz.

“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdirden anlamayanın hakkı kötektir” denmiştir.

Nasihat, ikaz ve tekdir sivil alanın işidir. Hem sıralama ve hem de yetki ve sorumluluk tesbiti önemlidir.

Nasihatin ve tekdirin asıl yetkilisi fertlerdir ve sosyal yapılardır. Sosyal dinamikler içinde en önemlisi de elbette camiler ve diğer dinî kurumlardır.

Fakat camiler devletin değildir. Camilerin ve cami cemaatinin ferdin ve toplumun ahlâkını nasıl yönlendireceği ve koruyacağı hususu da devletin işi değildir.

Ama ahlâksızlıkla mücadele etmek sadece sivil toplumun işi değil ve olamaz. Yerinde ve zamanında kötek de lâzım.

Yani neyin ahlâksızlık olduğu ve devletin hangi yanlışa nasıl tepki vereceği de önemlidir.

Demokrasinin de gereği olarak Devlet bu konudaki kararı -elbette sivil toplumdan da etkilenerek- kendisi verir.

Uygulama hukuk devleti ilkeleri içerisinde yürütülür ve böylece ahlâk olabildiğince geniş bir konsensüs ile muhafaza edilir.

Bugün maalesef devlet ve sivil toplum yani nasihat ve kötek işi birbirine girmiş durumda.

Sebebi son derece açık. Diyanet siyasete göbekten bağlı bir kamu kurumu olarak kaldığı sürece bu da böyle kalacak. Münakaşalar müzakere seviyesine çıkamayacak. Verimli bir sonuç alınamayacak.

Siyasetçi dine hizmet etmek istiyorsa önce dinden elini çeksin. Sivil nasihatçinin elini tutmasın.

“Ben hamiyet sahibiyim” diyen siyasetçi yarı resmî nasihat kurumu olan Diyanet’ten de elini olabildiğince çeksin. Yani sivil bir Diyanet olamıyorsa da hiç değilse özerk bir Diyanet olsun.

Böylece sefaheti ve ahlâksızlığı -hem de “hürriyet adına” diyerek- savunmaya kalkanların elindeki önemli kozlardan birini almış olabilelim.

Bu arada hatırlatalım: Eski AKP’nin kuruluş manifestosunda Diyaneti özerkleştirme konusu önemli gündem maddelerinden biriydi.

Ne oldu da on sekiz senedir bir adım bile atılmadı?

Cevabı gayet net: Zira etaplar geçilip sınav zorlaştıkça dökülen döküldü ve AKP sivil topluma inanmayan ve her şeyi devlet cebriyle yürütmek gerektiğini düşünen kötekçilerin elinde kaldı.

Bugünkü samimiyetsizliklerin kaynağında da bu problem var.

O halde siyaset kurumunun en önemli gündem maddesi, samimî ahlâkı elde etmek için de yine sivilleşme olmalı.