Okan Müdderisoğlu: Bu ülkede milli birliği takviye etmek gereken anlar yaşanır, görev emri çıkar Diyanet'e...

13 Ekim 2020 tarihinde yayınlanan yazı:
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/muderrisoglu/2020/10/13/pro-aktif-diyanet-ihtiyaci 

Yeni bir bütçe dönemi yaklaştı ya şablon haber ve yorumlar yine servise sürüldü. Malum, 2021 Yılı Bütçesi, Anayasa gereği 17 Ekim Cumartesi günü TBMM'ye sunulacak. 2019 yılı kesin hesabı da bu kapsamda Meclis'te ele alınacak. Bütçe hakkının anlamını bilen, hesap verebilirliği savunan herkes için bu bağlamda söylenecek söz vardır, olması da demokrasinin gereğidir.

Buraya kadar tamam...

Lakin kamuoyunun algısını yönetmeye dönük sipariş karşılaştırmaların neye hizmet ettiğini de sorgulamak durumundayız.

Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçe büyüklüğünün, şu kadar bakanlığın bütçesini geçtiğini vurgulayanlar ne mesaj vermektedir?

Evet, Diyanet'in daha etkin bir iletişim stratejisine, pro-aktif tavır takınmasına, kurumu ve faaliyetlerini bıkıp usanmadan anlatmasına ihtiyaç vardır. Hatta bu, zorunluluktur!

Ama...

Camilerin anlamını ve değerini, din görevlilerinin toplumdaki yerini ve önemini düşünmeden, araştırmadan yapılan analizlerin yer yer iyi niyet çizgisinden uzaklaştığı da çok açık bir gerçektir.

Diyanet, Atatürk'ün direktifi ile kurulmuş, anayasal bir kurum. Üstelik, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak, milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek çalışması beklenen özellikli bir yapının adı Diyanet!

Bırakın farklı din ve inanışlar arasında nötr kalma tartışmalarını, "Müslümanım" diyenlerin bile izlenen yol farklılıkları nedeniyle ciddi ayrışmalar yaşadıkları bugünkü ortamda Diyanet, her bakımdan "hayati bir emniyet supabı."

Diyanet üzerinden açılan başlıkların ağırlıklı bölümünün, herkesin kendi din anlayışını veya yaşayışını esas almasından kaynaklanması da üzerinde durulmaya değer bir konu.

Bir başka ifade ile...

Allah'ın kitabı ve peygamberin sünneti yanında, çoğu zaman bu iki ana sahih kaynağın da dışında yaşadığı bireysel şekli inanç gibi sunanlara ait değerlendirmelerin din olarak kabul edilmesi mümkün olamaz ki!

O zaman, vur Diyanet'e!

Ama durun bir dakika!

Bu ülkede terör olayları olur, moral için dön Diyanet'e...

Bu ülkede milli birliği takviye etmek gereken anlar yaşanır, görev emri çıkar Diyanet'e...

Ertelenmiş, özünden uzaklaşılmış ne kadar sorun varsa boş durma, hutbe isteği gönder Diyanet'e!

Diyanet demişken...

İmamlara da ayrıca değinmek lazım.

Ortalama 5 bin lira maaşla geçinen, topluma her alanda rol model olması beklenen, camilerin tüm ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğu bulunan, bugünlerde Kovid-19'la mücadelede filyasyon çalışmalarında yer alan kamu görevlilerinden söz ediyoruz. Tekil hatalar yüzünden tamamının töhmet altında bırakılması garabetine girmiyorum bile!

Mesela...

Somut düzlemde, "kadından çocuğa..."

Soyut düzlemde, "dürüstlükten ahlakın evrensel ilkelerine" kadar en geniş yelpazede inisiyatif alması, telkinde bulunması gereken insanlar da onlar.

İşin ironik yanı da cami ile imamlar üzerine ahkam kesen çevrelerden nispeten göze batan isimlerin cami ve müdavimleri ile pek de ünsiyetlerinin olmaması! Ve maalesef camiyi, cenaze namazlarından ibaret sayıp, orada da saf tutmaktan çekinmesi. Kimi zaman da bir Fatiha okumak yerine cenazeyi alkışla uğurlayanlara da rastlanması!

Tekrar başa dönecek olursak...

Din, kimsenin tekelinde değil!

Yüreğinde Allah sevgisi ve imanın ilkeleri bulunanlar...

İnancın bireyi özgürleştiren ve her türlü zorluğa karşı dayanma gücü veren erdemine nail olanlar ne şanslı insanlar...

Ve tabii ki...

Diyanet de her bakımdan şeffaflığını artırmalı. Toplumun tüm kesimlerine erişme hedefini sınırsız bir çaba ile sürdürmeli. Bilhassa gençleri kazanmalı. Yurt içi ve yurt dışındaki faaliyetlerini halka mal edecek tarzda yeni iletişim tekniklerine yönelmeli...