Prof. Dr. İsmail Kara 2000 yılında gerçekleştirdiği bu araştırmasında din, devlet ve bir kurum olarak Diyanet ilişkilerini irdeliyor…
Hacı Ali Özhan: "Laik bir devlette, genel idare içinde devlet kurumu olarak yer alan Diyanet işleri Başkanlığı olabilir mi?" sorusuna evet cevabı verenler, dini denetim altına almak gerekçesine dayanmaktadırlar. Bununla kastedilen, dini inanç ve ibadetlerin devlet kontrolünde yapılmasıdır.
Akif Emre imzasıyla 4 Mart 1999’da yayınlanan yazıda, DİB’in “Müslüman etnik kimliklerin ‘Türk’ sayılması” gibi DİB ile Müslüman çeşitliliğin de yok sayıldığı savunuluyor.
Fethi Kılınç Aralık 1999 tarihli yazısında, “Cumhuriyet'in kuruluş döneminden itibaren Türkiye'deki iktidar mekanizması ‘yeni’ ideolojik ve yapısal konumu nedeniyle kendini meşru kabul ettirmenin yollarını aramış, bu uğurda fikrî ve amelî her türlü ‘çare’ye 'başvurmayı zarurî addetmiştir.
Kenan Alpay 1998 yılında yayınlanan yazısında Genelkurmay Psikolojik Harp Dairesi Başkanı Oğuz Kaleli’nin DİB bünyesinde görevlendirilmesini eleştirirken DİB Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın “Kaleli’ye her konuda danışacağız, özellikle psikolojik konularda” şeklindeki açıklamalarına yer veriyor.
Ali Gözcü imzasıyla 1997 yılında yayınlanan yazıda, DİB’in “Laik Türk Devleti’nin Müslümanları kontrol altında tutmak için” kurulduğu ve MGK’nın emrinde olduğu savunuyor.
Mustafa Bakırcı imzasıyla Eylül 1996’da yayınlanan yazıda, DİB’in Müslümanları denetim altında tutmak için kurulduğu, Rıfat Börekçi’nin başkanlığı döneminde Müslümanlara eziyet edildiği ve bu kurumun laiklik ile bağdaştırılamayacağı savunuluyor.
Anayasa Mahkemesi'nin Temmuz 1989'da açıklanan Başörtüsü ile ilgili gerekçeli kararında, bir laiklik yorumu vardı. Acaba bu yorum hakkında Diyanetin fetvası neydi? Bunu öğrenebilmek için, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararından alınmış özet hükümleri, Ahmed Taşgetiren imzasıyla, Din İşleri Yüksek Kurulu'na sorduk.
Köprü isimli üç ayda bir yayınlanan derginin 51. Sayısında (1995) yayınlanan Mehmet Aydın imzalı yazıda, laikliğin Türkiye’de “basamak basamak” gelişmekte olduğu belirtiliyor.
Çakır’ın sorularını yazılı olarak yanıtlayan Gülen, 1995 Mart ayında İstanbul Gazi Mahallesi ve Ümraniye’de yaşanan olaylar vesilesiyle “Ben de Aleviyim” şeklinde yaptığı açıklamaya açıklık getiriyor ve olaylar esnasında “basiretli” davrandığını iddia ettiği emniyet güçlerini tebrik ediyor…
Vahdettin Işık, “Laiklik ve Devletin Din İstismarı” başlıklı yazısında DİB’in devletin dini tekelleştirmesi olduğunu vurguluyor…
İbrahim Ural: Cağımızda iktisadî büyüme ve sermâye kavramlarını yakından ilgilendiren konulardan biri de finansman meselesidir. Azgelişmiş ülkeleri yakından ilgilendiren bu konu, petrol ihâcâtçısı islâm Ülkeleri hâriç, diğer bütün islâm Ülkelerinin de ortak sorunları arasındadır.